Kısa Hikaye Denemem - Koloni


Koloni


Uzay çağı başladığından beri neredeyse beş yüz yıl oldu. İlk başta küçük uydular ve hayvanlı uçuşlar dışında çok az insan yörüngeye çıkarılabilmişti. 
Ha bir de tek uydumuz olan Ay'a gidildi. Pek çok insan inanmasada, şimdi bunun bir önemi yok. Çünkü aşağı yukarı 100 yıllık bir süre daha doğrusu yerinde sayma evresinden sonra uzayın kapıları insanlığa açıldı.
Biri Türk diğeri Japon mühendis karı kocanın geliştirdikleri motor sayesinde uzay yolculuğunun en büyük iki sorununu çözülmüştü. Bunlar hız ve yakıt sorunuydu. 
Motor anti-madde elde etme ve bundan elde ettikleri patlama gücünü itiş gücüne dönüştürme prensibi üzerine kuruluydu. 2000'li yılların başında Cern'de yapılan Hidron çarpıştırma deneylerinin meyvelerinden biriydi. 
Bu motorun mükemmelleşmesi neredeyse yüz yıl aldı. Yinede bu yüz yıl içinde Ay, Mars ve Jüpiter'in uyduları Europa, Ganymede'de koloniler kurulmuştu. Ama bu bir yerden sonra insanlığa yeterli gelmedi. Sonuç olarak Dünya'ya en yakın yıldız sistemi olan Alpha Centauri, 4,1 ışık yılı ve  İkinci en yakın yıldız sistemi ise 6 ışık yılı uzaklıktaki Barnard Yıldızı sistemine insansız robot keşif gemileri gönderildi. 
Komşu yıldız sistemlerine gönderilen gemilerin gidip geri gelmeleri yaklaşık otuz yıl aldı. Bu süre zarfında uygun gezegenler bulunması halinde nasıl bir yol izleyeceği konusunda tartışmalar yapıldı. İnsanların hangi yöntemle uygun gezegene gönderileceği yönünde bilimsel araştırmalara büyük fonlar ayrıldı. 
İnsanları uzun süre uyutma üzerine deneyler yaşlanma ve bedensel problemler yüzünden ilerleme şansı bulamadı. Bunun yerine devasa koloni gemileri ile uzayda bir veya iki nesil yaşadıktan sonra hedeflenen gezegene ulaşılması yönünde oldu. 
Dünya ve koloniler tüm imkanlarını seferber edip insanlığın görmüş olacağı en büyük yapıyı inşa etmeye başladılar. Çapı on km boyu yirmi beş km uzunluğundaydı. 
Koloni gemisinin bittiği gün insanlığa canlı yapılan konuşmada projenin baş mühendislerinden Hintli Chanda Singh "İnsanlık kendi RAMA'sını inşa etti. Arthur C. Clarke bu muhteşem manzaraya bakıyor olsaydı. Eminim göz yaşlarına hakim olamazdı" demişti. 
Koloni gemisi neredeyse küçük bir dünya gibiydi. İçerisinde şehirler, ormanlar, göller ve dağlar vardı. İçeride yaşayacak insanların besin ve hava gereksinimlerinin büyük bir kısmı koloni gemisinin ekosisteminde üretilebilirdi. 
Koloni gemisinin inşasının bitmesine yakın yakın yıldız sistemlerine gönderilen robot gemiler geri dönmüşlerdi. Alpha Centauri sisteminde Alpha Centauri-b yıldızının yörüngesinde dünyadan keşfedilmiş gezegenlerden birinin şartları dünyaya yakın olduğu teyit edilmiş oldu. 
Keşfedilmiş gezegenin seyrek bir atmosferi ve dünyanın ortalama ısısının çok altında sıcaklığa sahipti. 
Hedef gezegen için uygun yaşam hazırlama planı geliştirildi. Buna göre atmosfer gezegende bulunan madenlerden elde edilebilecek ve sera etkisi meydana getirecek gazlarla yoğunlaştırılacaktı. Bu sayede hem atmosferin kalınlığı hem bu sayede gezegenin sıcaklığı uygun şartlara getirilecekti.
Koloni gemisi tamamlandığında gönüllüler arasından yapılan elemeler ile beşyüz en uygun aday gemiye kabul edildi. Çoğunluğu evli çiftlerdi. Evli çiftlerin çoğunluğunun da çocukları vardı. İleride ilk kuşaktan bekarların da evlenip çocuk sahibi olmasıyla koloni gemisinin nüfusu bini bulacaktı. 
Lakin ilk kuşaktan çocuklar arasında bir çeşit kast sistemi oluşmaya başlamıştı. Bu çocuklar yetişkin olup kolonide etkili yerlere geldikçe adı konmamış bir ayrımcılık oluşmaya başlamıştı. 
Bu ayrımcılıktan faydalanarak gücünü artıran ilk kaptanın oğlu Adam More kaptan seçimlerinde yeterliliği sağlamasına rağmen yönetmelikteki açıklardan ve ilk nesilin çocuklarının arasında oluşturduğu baskıdan yararlanıp kaptan koltuğuna oturmuştu. Adam More ilk haftalarında sonra yaşlılarda dahil olarak koloninin büyük bir kısmını bastırmıştı. 
Daha sonra koloni geçmişinde tahribata gitti. Dünya ve diğer gezegenlerle ilgili bilgilerin bir kısmını değiştirdi. Koloni ileri gelen yaşlılarının ölümlerini hızlandırarak koloni geçmişinden fazla haberi olmayan yeni neslin şartsız koşulsuz kendine itaat eden sormayan araştırmayan bir nesil olmasını sağladı. Azınlıkta kalan Fred Mcdanold ve ailesi ve yakın bir iki aile susmaktan başka bir şey yapamaz olmuşlardı. 
Böyle günler geçerken 2534 yılında Alfa Centauri sistemine giren koloni gemisi Alfa Centauri-b' nin görünmesine girdiklerinde bu durum biraz rafa kaldırıldı. Adam More kral olsa da yeni gezegenin insanlaştırılması öncelikliydi. Gezegenin iki uydusu olduğu görülüyordu. Bu uydulara gezegen arasında en uygun kordinatlarda yörüngeye girildi. 
Gezegen uzaktan ölçüm cihazları ile yer altı kaynakları doğruluk payı çok yüksek şekilde araştırıldı. Küçük gruplar halinde en uygun maden noktalarına büyük çapta robotik maden kazma, çıkarma ve işleme istasyonları gönderildi. Hedef gezegen dünyanın yaklaşık bir buçuk katı kadar olduğundan atmosferi manipüle etmek çok zor olacaktı. Atmosferinde ağırlık olarak azot vardı. Oksijen oranı çok düşüktü. Gezegenin toprağının altında çok derinden denebilecek derinliklerde donmuş buz yatakları bulunuyordu. Maden ocaklarının yanında buz yataklarına ulaşmak içinde robot kazıcılar gönderildi. Çıkarılan buzun bileşenleri çok karışıktı. H²O oranı düşük olmasına karşın ümit verici şekilde biraz bulunuyordu. 
Çıkarılan buz mekanik olarak kırılıyor ve sıvılaştırılıyordu. Daha sonra bileşenlerine ayrılıyordu. Sonrasında ise  su ve oksijen atmosfere salınıyordu. 
Koloni gezegeninde yaşam koşulları yapılan hesaplara göre kırık yıl kadar sonra uygun hale gelecekti. Bu süre zarfında hem koloni gemisinde hemde gezegen yüzeyinde yaşamaya devam edilecekti. Bunun için dev kubbeli şehirler inşaa edilecek koloni gemisinin şartlarına benzer şartlar oluşturulacaktı.  
Bu kentlerden birincisi olan Mooncity adını Ay kraterlerine benzeyen yapısı yüzünden almıştı. Ana kraterin duvarlarından yararlanılarak yaklaşık beş km çapında bir kubbe fiber teknolojisi kullanılarak yapılmıştı. Kubbe çok hafif aynı zamanda dayanıklıdı. Ayrıca fiberin bileşenlerinin içinde manyetik bir kalkan oluşturmak için gerekli elementlerden bir devreler ağı bulunuyordu. 
Dünyadan getirilen bitkiler kubbe içinde oluşturulan alanlara ekilip yaşayıp yaşamadıkları görüldü. Toprakta tanımlanan ilk dünya dışı canlılar yüzünden bitkiler yaşamadan hızlı bir şekilde kurumuşlardı. 
Toprak ekim bölgesinde tekrardan elden geçirildi. Gezegende bulunan mikroskobik canlılardan azami temizlenmeye çalışıldı. Bu sefer bitkiler bir şekilde yaşamayı başardılar. Kubbenin altında dünya benzeri bir alan oluşmuştu. Yinede kubbe dışında özel kıyafetler ve kapalı araçlarla çıkılıp çalışılabiliryordu. 
Toprakta bulunan mikroskobik canlılar üzerinde çalışan bilim insanları bu canlılarda bilinç öğelerine rastladıkların da tam bir deprem etkisi meydana getirmişti. Bu canlılar aslında birçok tekil canlının ortak yaşam dairesinde birleşmesiyle oluşan çoklu bir bilinçleri vardı. Kendilerine insan algısının anlayamayacağı bir işin veriyorlardı. Koloni halkı onlara "Bell's" diyordu. Bellsler atmosferik şartların değiştirilmesi halinde yaşamlarının tehlike altına gireceği için endişeliydiler. Koloni bunun asılabilir bir sorun olduğu konusunda Bellslere teminat verdi. Bu konuda deneylere yardımcı olmalarını istediler. Bu deneylerde Bellslerin otsu ve odunsu dünya bitkilerinin hücre duvarları içinde yaşayabildikleri görüldü. Bitkiler ile bir çeşit ortak yaşam kurmayı başardılar. 
Bu Bell's bitki ortak yaşamı sayesinde kubbe dışında yaşayamayan dünya bitkilerinin uçsuz bucaksız otlaklar ve orman arazileri meydana geldi. Bu sayede Bell's bilincinin de yardımı ile gezegen atmosferindeki oksijen miktarı hızla arttı. Bir noktadan sonra artık insanlar ek bir ekipmana ihtiyaç duymadan gezegende istedikleri yere gidip istedikleri gibi çalışabiliyorlardı. 
Tum bunlar gerçekleşirken dünyadan daha küçük boyutlarda bir gemi daha yeni gezegene ulaştı. Bu gemile gelen grubun karşılaştığı manzara hayret vericiydi. Adam More ölmüş olmasına rağmen geride bıraktığı krallık vari yapı iyice kemikleşmişti. Adam More'un ikinci karısından olan küçük oğlu Hans More kardeşlerini bastırmış ve artık beşbin beşyüz kişilik toplumun başına geçmişti. 
Dünyadan gelen geminin kaptanı Alex Telles Hans More ile görüşmesine rağmen koloninin tarihi ve amacı ile ilgili konuşmalar çok verimsiz geçiyordu. 
Bir gün Hans More "İyiya işte biz burayı ehlileştirdik ve yaşanır bir hale soktuk. Bu yüzden buranın sahipleri bizi ve ben burayı yönetiyorum. İster kalır bana itaat edesiniz. İster dünyaya geri dönersiniz" demisti.
Bunu üzerine Alex Telles görüşmeleri kesip kendi gemilerine dönmüştü. Alex Telles mürettebatı ile yaptığı toplantıda yeni gezegenin nasıl bu hale geldiğini ve çözüm yollarını değerlendirdikten sonra burada kalıp Hans More yönetimini devirmek yönünde karar aldılar. 
Alex Telles yeni gezegende iken Fred Mcdanold'ın torunlarından olan Maya Wild zor zar Alex Telles'e kendi durumlarını ve More karşıtı yapının bilgilerini bir veri diski ile vermeyi başarabilmişti. 
Kaptan Telles bu bilgiler ile Hans More'a bir darbenin planlarını yapmaya koyuldu. İlk önce koloninin ileri gelenleri ile gizli görüşmeler yaparak More karşıtı cepheyi güçlendirmek istedi. Lakin bu kolay olmayacaktı. Koyu More taraftarı bir kaç ileri gelen Kaptan Telles'e mukavemet gösterdi ve Hans bu girişimden haberdar oldu. Maya Wild ve grubunu gözaltına almak için girişimde bulundu. Maya Wild ve bir kaç muafil kaçıp saklanabildiler. 
Maya Wild ve Kaptan Telles'in ekibi koloninin haberleşme sistemine girerek daha önce Adam More ve şimdi oğlu Hans More tarafından yapılan geçmiş ile ilgili değişiklikleri ve doğrularını koloni halkına duyurdular. Destek istediler. Hans More yayını kesmek için uğraşsa da kesemedi.

Yorumlar